MÜLTECİ SORUNU
Mülteci; kendi ülkelerinde hayati tehlikeleri olan ve hayatlarını devam ettirmek için başka ülkelerde kendileri için hazırlana yaşam alanlarında yaşayan insanlara denir. İlk zamanlarda yeni yaşam alanları bulmak için yapılan göçe deniliyordu. Sonralarında ise bu kavram genişledi, savaşlar ve salgın hastalıklardan göç eden nüfus ta bu kavram da ele alınıyordu.
Bu kavram ilk kez 1950’de Cenevre’de kullanılıyor. Mülteci dediğimiz insanlar; sivil, silahsız, geri döndüklerinde hayati tehlikesi bulunmayacak kişilerdir. Örneğin askerler mülteci kavramı içerisinde yer almaz.
Mültecilerin geldikleri ülkelerde sorun biterse geri dönecekler ve mülteci olarak bulundukları ülkede kimlik verilmeyecektir. Bu karar BM tarafından alınmıştır.
Gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerde mülteci sorunları vardır. Dünyada 42 milyon mülteci olduğu söyleniyor. Bu durumun birde sosyolojik yönü vardır. Mülteci zorunlu ve sorunlu göçtür. Örneğin; açlık yüzünden göç eden Somaliler, Arap baharı sonucu yaşanan göçler ve günümüzdeki Suriyeli mülteciler…
Mülteci kavramı ile siyasi sığınmacılar farklı kavramlardır.
1991’de yaşanan körfez savaşında 300.000 ıraklı sığınmacı Türkiye’ye sığınmıştır. 1995’te Bosna-Hersek’te yaşanan soykırım sonucunda da binlerce kişi göçe maruz kalarak mülteci durumuna düştü.
Bu durum coğrafyayı iki faktör bazında ilgilendirmektedir; iklim ve çevre mültecileri olarak. 2050 yılında 1°C ısınmamız, deniz seviyesinin yükselmesi ile 300 milyon mülteci olacağı tahmin ediliyor, iklim mültecileri bu grupta konuya dahil oluyor.
Tarihte iklim mültecileri; okyanus sularının yükselmesi ile Hindistan’ın güneyinde Arissa kentinde binlerce insan göç etmiştir. Yaşam alalarının yok olması nedeni ile iklim mültecileri geldikleri yerler dönemezler ve çevre mültecileri de aynı şekilde( bu kavram 1984’te ortaya çıkmıştır.) 2050 yılında Bangladeş deltasının sular atında kalacağı düşünülüyor, bunun sonucunda 30 milyon mülteci göç etmek zorunda kalacak. Bu durumun sonucunda bu insanların gittikleri yerlerde millet olmak istemeleri, yeni sınırların ortaya çıkması beklide büyük savaşların doğmasına neden olacaktır.
Siyasi sığınmacılar, kaçak göçmenler ve mülteciler farklı kavramlar olup; siyasi sığınmacılar, idam cezası uygulayan ülkeler ve Avrupa insan hakları düzeyinde adaletli bir yargısı olmayan devletlerin; halklarının sığınma talebi veya iltica etmesidir.
Kaçak göçmenler ise, 11 eylülden sonra kaçak göçmenler artmıştır. Bu tarihten sonra gelişmiş ülkeler vize konusunda kanunları sıkıştırmışlar, giriş çıkışları güvenlik açısında üst düzeylere taşımışlardır.
Medeniyet yıkan ve yeni medeniyetler kuran mülteci sorununun gelecekte de yaşanacağı bekleniyor. İngiltere, Bangladeş, Hollanda, K.Amerika’da göç verecek ülkelerin başında olacak küreselleşme konusundaki bu düşünceler sonucunu 2050 yılında verecektir.
Mülteci sorunu siyasi olmayıp bir insanlık sorunu olarak ele alınmalıdır.
İklim mülteciliğini doğuran sonuçlar;
- Doğal afetler
- Kademeli çevre bozukluğu
- Savaş tahribatları (atom bombası)
- Çernobil patlaması
- Depremler sonrası yaşanan nükleer sızıntılar
İlkim mülteciliğinde sadece insanlar değil hayvanlarda yer değiştirmek zorunda kalacaktır. Tarım sahalarının sınırları değişecek.( Arabistan akrebin Akdeniz’de görülmesi örnek verilebilinir.)
paylaşımlarınız ve emekleriniz için teşekkürler