H.M.S Beagle ile yolculuğu sırasında Darwin’in, Kuzey ve Güney Amerika’da yaşayan canlıların dağılımıyla ilgili tespitlerde bulunduğunu, bu bölgelerin kendilerine has organik varlıkları olduğunu öne sürmüş, göçlerden ve göçlere set çeken doğal bariyerlerden söz etmiş olduğunu dile getirmiştik. Levha tektoniği bilimi, Darwin’in bu gözlemlerinin ne denli anlamlı olduğunu göstermiştir. Günümüzün Kuzey Amerika yarı kıtası Laurasia’nın, Güney Amerika yarı kıtasıysa Gondwana’nın parçası olmalıydı. On milyonlarca yıl sonra, kıtaların kaymasıyla, Kuzey ve Güney Amerika birbirine yaklaşmış ve bundan 50 milyon yıl kadar önce bu iki kıta parçası birbirine bağlanmıştır. Ancak sürekli faaliyet gösteren yerkabuğu, bir zaman sonra iki parçanın birbirinden tekrar ayrılmasına neden olmuştur. Çağımızdan yaklaşık 12 milyondan 2 milyon yıl öncesine kadar, bu sefer farklı bir olay cereyan etmiştir: Panama Kıstağı’nın yükselmesiyle Kuzey ve Güney Amerika bir kez daha birleşmiş ve tüm kıta günümüzdeki bildik halini almıştır.
Canlı organizmaların mübadelesine yol açan bu olayın, Kuzey ve Güney Amerika canlılarını, onların dağılımını ve evrimsel süreçlerini çok derinden etkilemiş olduğu anlaşılmaktadır. “Büyük Amerika Değiş Tokuşu” adı verilen bu olay sonucu, Güney’deki tüm cinslerin %10 kadarının Kuzey’e göç edip yerleştiği, Kuzey’deki cinslerin benzer oranda Güney’e yerleştiği tahmin ediliyor. Örneğin armadillolar, karıncayiyenler ve possumlar, Güney Amerika’dan Kuzey Amerika’ya göç etmişler. Kuzey’den Güney’e benzer bir akın yaşanmış. Günümüzde, Güney’deki memeli cinslerinin %50′si Kuzey Amerika kökenli olduğu düşünülüyor.
Kaynak: Sedat Ölçer / Evrim Serüveni Sf. 219